Kayıtlar

Bir Bir Topladım Sıfır Etti

Bir seneden daha uzun zaman sonra, bir senenin gerçekten bir sene sürdüğüne olan inancını yitirmiş biri olarak öncelikle şunu söylemek isterim ki, merhaba. Geçen hafta kendime ''Gayet iyi gidiyorum, hayatıma hakimim, 2021 çok iyi başladı,'' dedikten sonra biraz daha iyiye gitmem gerektiğini fark ettim, ama bunca şeyle beraber zamanın neresinde olduğumuzun takibini de aksatmadan yapabilseydim hiçbirinizle konuşacak şey bulamazdım. * Alışkanlıktan mızmızlanacağım biraz. Bugün öğleden sonra, Deniz yıllardır aynı yerde duran yatağının yerini değiştirmemi isteyince alışkanlık hakkında düşünmeye başladım. Eşyaları iterken, çekerken, eşyaların önünü ardını süpürüp silerken; alışkanlık, bağ, insanları birbirlerine, yerlere ve şeylere bağlayan görünmez ipler hakkında uzun uzun düşünme fırsatı buldum. Alışkanlıkların insana verdiği güçle insandan aldığı gücü kıyaslama imkanım oldu. Sonuç ne bilmiyorum. Bağların hangisini gevşetip hangisini sıkmak gerektiğinden emin değilse de, dü...

Bir Nevi Big Bang

Bildiğimiz gibi dünyamız önceleri bir toz bulutuydu, sonra büyük bir patlama meydana geldi, sonra da erkeklerin karnı acıktı. Bilim bunlar. Bakın: ''Bu büyük patlamadan 300,000 yıl sonraki, yani bundan aşağı yukarı 13,5 milyar yıl önceki evrenin ilk görülebilir halinin fotoğrafı çekildi. 1992 yılında NASA'nın COBE uydusunun çektiği bu fotoğrafın, astrofizikçilerin hesaplarına tam uyumlu olduğu gözüktü.'' Bunlar hep bilim. 1992 yılında ben üç yaşındaydım ve evimiz çok kalabalıktı. Teyzemler, amcamlar, halamlar ve diğer amcamlar, dayılarım ve dünyadaki diğer tüm tanıdıklarım durdurulamaz şekilde bir aradaydı. O gün bizim evde de bir fotoğraf çekildi, kimin çektiğini bilmiyorum ama Nasa değil. O fotoğrafa bakınca ilk olarak ne söylemek gerektiğini öğrenmeye ise bir hayat adadım. * Yaz sonu. O gün geri kalan tüm günler gibi, yemek vakti yaklaşınca kadınlar aralarında iş bölümü yapıp ocağa yemekler koyarken erkeklerin bir kısmı salonda oturuyor, birazı bahçede geziniyord...

Ok.

Uzun zaman sonra çok önemli bazı şeyler anlatmam gerektiğini hissederek merhaba. Bundan on küsur sene önce, çoktan unutulup gittiği için adını şu an hatırlayamadığım bir ''uzman'' vardı. Hemen hemen her sabah televizyonda, derinden gelen kemik bir yüz ifadesi ve kendine has yıkıcı bir üslupla ebeveynleri, yani maalesef ama ilk anlamıyla anneleri, yaptıkları sonsuz yanlışlar konusunda bilgilendirip dururdu. Şaşkınlıkla mum gibi oturup izlerdim. İzledikçe, hissettiğim annelikten, çocuğumdan ve hayatımızdan uzaklaşıp çok başka bir yere, bir ütopyaya doğru gittiğimi, ama tabii ki tam gidemediğimi, gerçek hayatın beni bir noktada tabii ki yeniden içine çektiğini, savrulup dururken sadece, sadece halledilemez boyutta suçlu, berbat, hiç doğurmaması hatta hiç doğmaması gereken biri gibi hissettiğimi öyle iyi hatırlıyorum ki. Oradan kaçmaya değil, orada kalıp sorun her neyse bir şekilde çözmeye acilen ihtiyacım olduğunu, tüm bu şeyin çok kısa bir sürede garip bir hızla var olduğ...

Peki.

 ''Bunlar büyüyüp belki de işte saçını yeşile falan boyamak istediğinde, biz anne baba olmanın ne demek olduğunu yeniden öğreneceğiz.'' İki sene önce çocukların sakince oynadığı nadir bir anda söylemiştim bunu ve söyler söylemez çok üzülmüştüm. Bence herkes çocuklarının büyümesini hem istiyor, hem aslında tastamam bunu istiyor değil. Bir de geleceğin bir gün geleceğini biliyorsunuz ama yine de tam olarak gelecekmiş gibi gelmiyor. Tahayyül. İstediğini yaparsın ve bitirdiğin an biter. *** On iki yıla yakındır kurcaladığım çok bilinmeyenli denklem, cevabı bulduğum an değişen sorular silsilesi, sesim açılmışken bitiveren şarkılar ve bazen her şeyin büyüyüp sıkışarak birbirine geçtiği dev sarmal. Dönüp dolaşıp geldiğim dükkan: Annelik. Uzun seneler boyu genel anlamda benzer hatta aynı şeylerden meydana gelen, aynı beklentiler ve aynı ihtiyaçlarla örülen bir ilişkinin zaman sonra aniden değişivermesi, daha başka ve acil ihtiyaçlar içermesi çok acayip. Belki zar zor öğrendiğin...

Çok Önemli Bazı Şeyler

 Bugünün tarihi 22 Ocak 2021, saat şu an 06:34 ve bilgisayarımın ekranında yazmadığı için günün adıyla alakalı bir fikrim yok. Çok yakın zaman önce pazartesiydi ve henüz hafta sonu olmadı. Dört seçenekten birindeyiz. Bu gece sabaha kadar eski blogdaki yazıların büyük bir kısmını buraya taşıdım. Kişisel yakın tarihimin kıymetli biricik günlüğünü dönüp geri aldığım için kendimi iyi hissettim. Dünya üzerindeki herhangi bir şeyin tam olarak neye benzediğini görebilmek için bir süre boyunca uzaklaşmamız gerekmesi bence yine de son derece riskli. Kendimizi böyle şeylerden koruyup mümkün ölçüde civarda kalmalıyız. Geçtiğimiz senelerde yaşanan ve tarihin yazması gerektiğini düşündüğüm büyük olaylar: 1- Kitabım çıktı ve sonra bir kitabım daha çıktı. Toplamda iki kitap ediyor. 2- Otuz kilo verdim.  3- Ortodonti tedavisine başladım ve bitirdim. Başladığımız işleri bitirmeliyiz. Bitiremeyeceksek hiç başlamamalıyız. Dalga mı geçiyoruz. 4- Koronavirüs. Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum....

Yaşasın Ezilen Halkların Minimalizmi

Nis 16, 2019   Ceylan Taş // Lâf-ü Güzâf Bir yazının en uğraştıran kısmı ilk cümlesi olabilir. Neyse ki bu işi böylece hallettim ve direkt konuya gireceğim. Merhaba! Son dönemlerin işe yarar sayılı akımlarından biri olan minimalizme kafam şiddetle yattığında, henüz akım makım değildi bu işler tabii, ama iyi ki oldu sonradan. Bakın, ne hoş bir şey. Peki bir insanın kafası bu işe nasıl yatar, birden mi yatar, yatsa neye yarar, ne yapmaya çalışıyorsunuz kendinize gelin. *** Kendimi bildim bileli -kendi alanımda- düzen severim ve başka türlüsünü -zaten yeterince karışık olan- kafam kaldırmaz. Fakat evlenmeden önce basit düzlükte ve kabaca, yani işte daha ziyade kendi odamızdan sorumluyken, evlenince durum değişir, malum. Medeni halim değişince ben de kendimi, mutfaktaki çekmecenin köşesine düşmüş bir adet kürdanı bile kapsayan bir iş kümesinin içinde buldum. Gözümün alabildiği her şey benden bir şeyler yapmamı bekliyor, aslında bizden evet, heheh, ama işte bazen… Ve ben yaşamsal fonksi...

Seri Etkinlik Getir Kardeşim

  Oca 24, 2019   Ceylan Taş // Anne-Çocuk 23 Ocak 2019. İnsan biraz da olsa hastalanınca, saatler, günler, haftalar filan hep birbirine girer ya, şu garip halimi fırsat bilerek sene hemen olmuş 2019, hiç haber vermiyorsunuz ama merhaba. Güvenliğiniz ve hizmet kalitemizin takibi açısından, uzun zaman sonra yine pek mühim mevzulara ışık tutacağım. Benim ışığımla mevzuya inmeyi onaylıyorsanız herhangi bir tuşa, yok daha sağlam olsun diyorsanız ayaklarınızı yere basın. *** Biri yaklaşık olarak on, diğeri yine yaklaşık olarak dört senelik iki insan annesi olarak, gün geçmiyor ki kaygıma kaygı, derdime dert eklenmesin. Bu neydi ya Rabbi. Yine bir süredir içimi gıcıklayan, gıdıklayan değil gıcıklayan durumlar var ve ben yine eğriyi doğruyu karıştırdım gibi bir şey. Can çıkmayınca huy çıkmıyor gibi de bir şey aynı zamanda. Tekrar ediyorum, sene olmuş 2019. Yani demek oluyor ki, yani artık biliyoruz ki, yakın geçmişte doğan ve bundan sonra doğacak olan çocukların ömürlük donları çoktan...