Şöhret Atlettir


Hemen çok acele bir şeyler anlatmam gerektiği için selam veremiyorum, pardon.

Öncelikle, yaşanan hemen her tatsız olayın akabinde internetin yavaşlatıldığı bir yerde yaşayıp, hâlâ ama hâlâ ”Aman be, ne çok büyütüyorsunuz sosyal medyayı!” diyen varsa, onu misler gibi bir kınayalım. Kınamayı çok severiz biz çünkü.

Şaka şaka sadece kibar bir eleştiri, hanımlar siz de sadece övülmek istiyorsunuz herhalde?

***

Sosyal medyaların gülü instagram'ın anayasa olma yolunda hızla ilerleyişini takdir ettiğimi belirtmeden edemeyeceğim. Kuralları, çizgileri, yargıları ve hükümleriyle azmin böylesi!

Bu dünyaya özetle, bir kartela veya var olan yerküremizin konsantre hali diyebiliriz. Ama böyle abartı bir konsantre. Sıkıştıra sıkıştıra, adım başına on bin vaka falan düşüyor.

Seç, beğen, ibret al.

Hangisinden bahsedeceğiz, biter mi o iş öyle? Sekiz yüz elli milyar çeşit insan var.

Olaylardan değil de tepkilerden söz edelim biraz. Çok özür dilerim leydi bir kişi olduğum için ayıp edeceğim; ama ben mal gibi bakıyorum genelde.

Gündem baydı. Yani aslında baymadı da; peş peşe yaşanan ciddi yorgunluklardan sonra duyarsızlık adında bir savunma mekanizması geliştirdik biz galiba. Çok feci. Bir laçkalık geldi ki manevi zaaflarımıza, ne diyeyim, Allah hayra çıkarsın.

Beni bir kişi, üç kişi, beş kişinin aklî dengesinden ziyade, kitlelerin tutumları daha çok şaşırtıyor.

Yani sivil taraf.

Yani blog mlog, ne bileyim işte satış sayfası, etkinlik vırt zırt eki almamış, yalın haliyle takipçi tarafı. Bilhassa kapalı profiller.

Sapla samanı ayırt edebildiğimin altını çiziyorum; ama geneli öyle garip ki.

♦ Birileri sadece korkunç derecede fit ve güzel veya sadece çok zengin diye, ağzından çıkan her kelimeye mecnun gibi tav olmak,

♦ Şunlarını bunlarını ve nihayetinde her şeylerini sosyal medyada paylaşan arkadaşları övgülere boğmak,

♦ Uçmayan şeyhe kanat biçmek,

♦ Bir hayat tarzı olarak avm’ciliği benimseyen arkadaşların adımlarını ince ince takip ve taklit etmek,

♦ Sonra aynı arkadaşların, ayma değil doyma hâliyle yalın hayata davet edişine hayran olmak,

♦ Tüm bunları kınayana, yuhlayana, olan bitene çatal falan atana alkış tutmak,

♦  Etliye sütlüye karışmayanın alnından öpmek…

Ve sonsuz çelişkili tutumun tek bir bünyede toplanması hâli.

Bu keskin virajlarda başlar maşlar da dönmüyor. Aklım almıyor, yani aslında çok zor bir iş.

***

Son durumlara gelince, derdimiz herhangi bir mevkiinin belgelerle ispatını beklemekten ibaretse, bizi karşı taraftan ayıran devasa bir şey yok bence. Aşağı yukarı aynı düzlükteyiz bile hatta.

Derdimiz başka bir şey olmalı gibime geliyor.

Dün veya bugün patlayandan ziyade, gün gibi ortada olan başka şeyler…

Altını çizmek istediğim şey, birilerinin bir yerlerde rezil olması, batıyor veya çıkıyor olması değil. Şu durumdan zevk alacak bir ruh hâlinde de değilim. İşlenen suçlar cezasını bulursa, adalete güven hissim gelişir; duyduğum his bundan öteye gitmiyor.

Sanırım bunda, durumlara aşşırı şok olmamamın etkisi de var.

Asıl mevzuya gelelim.

Yani tamam, çok da abartmayacağım; dünya tersine falan dönse belki bir miktar etkilenme olur, kabul. Ama reelde de sanalda da öyle kemik bir gerçek var ki, siz altını mı çizersiniz üstünü mü çizersiniz bilmem. Ben hem korkuyorum hem hayretimden başım dönüyor.



Diplomanın, tapunun, maaş bordrosunun boyut belirleyici özelliği, bir şeylerin üstüne çıkıp büyümek, birilerinin altında kalıp küçülmek, diş geçirmek, arkasına almak, sırtını dayamak, yaranmaya çalışmak,

Sonsuz bir ”gücü gücü yetene” döngüsü.



Görmezden gelmek ne mümkün ve neden böyle oluyor acaba di mi?

Hâlâ yazıyorum; ama yazmakla, okumakla, anlatmak ve dinlemekle bitecek gibi görünmüyor. Saat sabahın dördü oldu. Olan, benim sevgilim uykuya oluyor.

Esnediğim yerden bildiriyorum:

Uyku, dünyanın en nefis işi; şöhret ise atlettir.

Atlet, sırtı sağlam hissettirir. Nereye koştuğuna bakmaz; atlet ter emer.

Siz daha oram ağrıyor buram ağrıyor.

E atlet giymiyorsunuz.

***

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Bir Topladım Sıfır Etti

Bir Nevi Big Bang

Ok.