Nadastayım Canım Siz Gidin
Uzun zaman sonra bloga yazı yazmaya oturunca, neredeyse şifremi unutacağımı fark ettim. Onca emekten sonra bir adet şifreyi unutursam manyak gibi oturur ağlarım; demedi demeyin.
Bu yazma olayları bir acayip. Yani ‘haydi oturayım da bir şeyler yazayım’ kolundan akmıyor. Yok yani olmuyor. İki satır dandik cümle ille kendi gelecek, bir yerlerde bir şeyler olacak ve oradan büyüyecek.
Bir de bloga yazmak bambaşka. Bayağı böyle başlık, giriş, gelişme, sonuç, vurucu son cümle falan ciddi bütünlük gerektiriyor ve tabii ki saatler alıyor.
Yaklaşık olarak bir senedir harıl harıl yazıyorum zaten, anlat anlat bitirmiş de olabilirim. Şaka şaka, anlatmak bitmez.
Blog işini profesyonel olarak yapmak nasıl bir emek, düşünemiyorum. Günlük veya haftalık düzenli yazı girmem için çocukların büyümesi ve dolayısıyla heyecan halinin durulması gerekiyor sanıyordum; ama hayır. Bence her durumda biraz durup birikmek gerekiyor.
Kafayı nadasa bırakmak gibi yani.
Aksi halde allasan da pullasan da dişe dokunur bir şey çıkmıyor benden. Bir de her şeyden önce kendime ayırdığım kalbim kadar sisli bu sayfanın, kendi içindeki ahengi bozulsun istemiyorum. Benim -yeni adıyla- ”anı biriktirme” şeklim de bu çünkü.
Yazmak zaten ruha şifa diye var.
Şükür ki var.
***
Şu noktaya kadar genel olarak, büyüttüğüm bir adet bebeğin bana sağladıklarını döktüm. Şu an ise bir çocuk büyütüyorum ve bu konuda tam bir acemiyim. Tek tük tecrübeleri, his ve mantık süzgecinden sağlıklı geçiremiyorum henüz. Biraz zaman gerekiyor nerede doğru yapıyorum, nerede yanlış yapıyoruma aymam için.
Çocuk büyütmek de ayrı bir olaymış. Bir kere tahminimin çok çok üzerinde anlıyor ve fark ediyor her şeyi. Sabit fikirleri var ve hızla şekil alıyor. Bazen bildiğini okuyor, bazen beni eleştiriyor, bazen hayatımda gördüğüm en mantıklı insan, bazen de dövesim falan geliyor. (OOO NEEE DEDİİİİ)
***
Evin en küçüğü ise iki yaşına girdi girecek, sayılı gün kaldı. Uykusu muykusu hâlâ bilindik Deniz stili. Şu noktada gözlerimi devirip ”Canı sağ olsun da gerisi mühim değil!” diyerek ciğerime ciğerime ağlamaktan başka yapabildiğim yok. İnanır mısınız bilmem ama, analar çeker yükü kimsenin bilesi yok.
Öte yandan inanılmaz büyüdü; sürekli bir şeyler konuşup duruyor ve neredeyse uyurken bile bizi taklit ediyor. Derin uykularımıza da taklit etse keşke di mi?
İnsan olmanın ilk iki senesi acayiptir zaten. Hayretle seyrediyorum. Şu zamanlar yitip gidecek diye ödüm kopuyor.
Yitip gidecek diye ödümün koptuğu tüm zamanlar ve bitip tükenmeyecek diye canımın gittiği diğer zamanlar gibi, bu zamanlar da pek yakında mazi olacak.
Her şey hızla koşup gidiyor. Hayat binlerce koldan akıyor ve net görmem için yavaşlamam gerekiyor.
***
Sana gelince sevgili blogum,
Soru sende değil bendedir, sen daha iyilerine layıksındır falan; ama ayrılmayalım rica ederim. Yazık yani ve gereksiz. Döneceğim.
Sevgiler,
Sahibin.
Yorumlar
Yorum Gönder